Stres Depresyon Anksiyete
Stres, Depresyon, Anksiyete
Akut stres, bir dizi eylem ve hormon salınımı yoluyla “savaş ya da kaç”tepkisini tetikleyen amigdalanın aktivasyonu yoluyla beyinde kaydedilir. Bu bizim için son derece yararlı ve uyarlanabilir bir sağkalım mekanizmasıdır. Bununla birlikte, kronik strese maruz kalmak beynin şeklini, düşünce ve davranışlarımızın çoğunu belirleyen sinir yollarını değiştirebilir.
Stres yaşadığımızda strese neden olan şey hızla kaybolsa bile , nörolojik olarak daha uzun vadeli bir durum devam ediyor. Stres anında, biz ne yapacağımızı bulmaya çalışırken, beynimizde, karar verme ve duygularımızı düzenleme durumunun ateşlendiği bir bölge, Ventral Medial Frontal korteks , aktive olur. Fonksiyonel MR taramaları kullanılarak yapılan çalışmalarda , stresli uyaranlarla karşı karşıya kaldıklarında beyinlerinin bu bölgelerinde daha fazla aktivite sergileyen bireylerin, daha az stress hissi bildirdiği görülmüş. Bu stres yönetim merkezinde daha fazla esneklik (nöroplastisite ,yeniden yapılanma), bireyin strese tepki olarak duygu ve davranışlarını yönetme olasılığının yükselmesi demektir. Bu bölgedeki daha az aktivite, odak noktamızla ilgili çok fazla uyaranla ilgilenme ihtiyacı (yani bize çok stres yaratan şeyi düşünmeyi durduramadığımızdan) ile daha fazla stres hissi ile sonuçlanır.Dikkatimizi dağıtamadığımızda veya kullanabileceğimiz seçenekler yelpazesini mantıklı değerlendiremediğimizde, daha az seçeneğimiz olduğunu düşünürüz ve bu şekilde stres stresi sürdürür ve stresle ilişkili davranış ve düşünce kalıpları oluştururuz.
Kronik stres ayrıca beynin anksiyete merkezi olan Amigdala bölgesinin boyutunu ve bu merkeze gelen sinirsel yolların sayısını artırır. Bu da uzun süreli stresin, gelecekteki stresle baş etmeyi oldukça zorlaştıracağı anlamına gelir. Amigdala büyürken, beynin hafıza ile ilgili bölgesi Hipokampus de küçülür. Bu sadece kısa süreli hafızayı etkilemekle kalmaz ayrıca bize karar vermekte yardımcı olan ,uzun süreli hafızalarımıza erişme yeteneğimizi de azaltır. Hipokampus duygusal düzenleme ve öğrenme için de gereklidir ve kronik stres hipokampusu baskılarayarak dürtüsel davranışlara ve duyguları kontrol edememeye neden olur.
Kronik stres vücudumuzda uzun süre devam eden bir kortizol yüksekliği anlamına gelir ki, stresli bir olay bittikten sonra bile , sevilerin normale dönmesi biraz zaman alır. Sürekli stres yaşıyorsanız, vücudun kortizol seviyelerini kalibre etme şansı olmaz. Kortizol beyine zarar veren serbest radikallerin seviyesini arttırır . Bu hasar genellikle beyin sisi , unutkanlık ve konsantre olma zorluğu ile kendini gösterir . Herhangi bir nedenle dışarıdan yüksek doz kortizon alındığında da bu mekanizmaya uyumlu şekilde yoğun depresyon gözlemlenir. Yaygın bilindiği haliyle depresyon beyindeki iki nörotransmitter , dopamin ve seratoninle ilişkilidir ve kronik stres bu hormonlarımızın seviyesini de düşürür ve kronik strese sahip bir kişinin depresyon veya başka bir duygu durum bozukluğu geliştirmesi olasılığını arttırır.
Sonuç olarak, sürekli stresle yaşamanın beynimizin duygu durumumuzu belirleyen bölgelerinde değişikliklere neden olduğunu bilmek, olaylara karşı tutumumuzun beynimizde hormonal düzeyde değişkliklerle kalmayıp, beynin kendi yapısında da değişikliklere neden olacağını de bilmemizi sağlar. Son zamanlarda yapılan bir çalışma , meditasyon yapan bireylerin ( özellikle mindfulness meditasyonları ) beyinlerinde gri madde oranının arttığı göstermiş. Özellikle meditasyon yapan üniversite öğrencilerinin ders notu ortalamalarının yapmayanlara göre daha yüksek olduğu bulunmuş.
Yani stresle başetmeyi öğrendikçe beynimizi yeniden yapılandırabiliriz, ve ağrı (özellkle fibromiyalji şeklinde yaygın ve kronik ağrı) ,anksiyete, panik atak , dikkat eksikliği ,migren, beyin sisi gibi stres bağlantılı pek çok hastalıktan tamamıyla kurtulabiliriz..